Türkiye’nin Turizm Potansiyeli ve Sürdürülebilir Gelişim Stratejileri
Özlem SARSIN / İZMİR – Prof. Dr. Orhan İçöz, Türkiye’nin yüksek kalitede hizmet sunma kapasitesinin, Avrupa’ya kıyasla daha uygun fiyatlarla birleştiğinde, turistler için oldukça cazip bir alternatif oluşturduğunu belirtti. Türkiye’nin, fiyat-performans açısından büyük avantajlar sunduğunu ifade eden Prof. Dr. İçöz, “Avrupa’daki aşırı turist yoğunluğu, yerel halkın tepkilerini artırmakta; bu bağlamda Venedik, Barselona, Amsterdam ve Dubrovnik gibi popüler şehirlerde, günlük ziyaretçi kotaları, ek vergiler ve konaklama sınırlamaları gibi önlemler alınmaya başlanmıştır. Bu durum, turistlerin alternatif destinasyonlara yönelmesine yol açabilir ve Türkiye, bu değişimi fırsata çevirerek turist akışını kendine çekme potansiyeline sahiptir. Türkiye, benzer kalitede hizmetleri daha uygun fiyatlarla sunarak, turistler için son derece cazip bir seçenek haline gelebilir.”
Bazı Vergiler ve Turistik Altyapıya Katkılar
Prof. Dr. İçöz, Türkiye’de uygulanan bazı düzenlemelerin, sıkı günlük kotalardan ziyade, ücretlendirme ve dönemsel kısıtlamalar şeklinde olduğunu vurguladı. Örneğin, Kapadokya’da balon turlarında uçuş izinleri ve kapasite düzenlemeleri ile aşırı kalabalık kontrol altına alınmaya çalışılmakta. Antalya’daki tarihi antik kentlerde (Olympos, Aspendos vb.) yoğun dönemlerde giriş düzenlemeleri uygulanmaktadır. Ayrıca, Türkiye’de 2023 yılından itibaren yürürlüğe giren konaklama vergisi, otel ve pansiyon konaklamalarında yüzde 2 oranında uygulanarak, turistik altyapının güçlenmesine katkı sağlamayı hedeflemektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müze ve ören yerlerinin giriş ücretleri sürekli güncellenirken, özel koruma alanlarında da bazı ücretlendirme uygulamalarına geçilmiştir. Örneğin, Salda Gölü’nün belirli bölgeleri giriş ücretli hale getirilerek yapılaşma sınırlandırılmıştır. İztuzu, Patara ve Belek gibi Caretta-Caretta kaplumbağa yuvalama alanlarında ise, turist yoğunluğu yuvalama döneminde belirli saatlerde sınırlandırılmaktadır. İstanbul’da, Airbnb gibi platformların yaygınlaşması ile kısa dönem kiralamalarla ilgili düzenlemeler gündeme gelmiştir.
Sürdürülebilir Turizm Vizyonu
Avrupa’da yaşanan doygunluk karşısında Türkiye’nin bu turist potansiyelini lehine değerlendirebileceğini anlatan Prof. Dr. İçöz, “Avrupa’daki kalabalıklar ve sıkışıklık yerine, Türkiye daha sakin, butik ve lüks tatil seçenekleri sunabilir. Mavi yolculuklar, özel villa konaklamaları, şarap bağları turları ve gastronomi deneyimleri gibi lüks ve kişiselleştirilmiş turizm hizmetleri ön plana çıkarılabilir. Avrupa’daki turizm politikalarının sıkılaşmasıyla birlikte, Türkiye, daha erişilebilir, ekonomik ve kaliteli bir destinasyon olarak kendini konumlandırabilir. Ancak, bu turist akışını kontrolsüz bir büyümeye değil, sürdürülebilir turizme yönlendirmek büyük bir önem taşımaktadır.”
Yeni Destinasyonların Keşfi
Prof. Dr. İçöz, Türkiye’nin turizm potansiyelinin yalnızca İstanbul, Antalya ve Kapadokya gibi popüler destinasyonlarla sınırlı olmadığını belirterek, farklı alternatiflerin de ön plana çıkarılması gerektiğini ifade etti. “Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde eko-turizm, doğa turizmi ve gastronomi turizmi gibi seçenekler daha fazla tanıtılmalıdır. Ayrıca, Datça, Akyaka, Assos ve Bozcaada gibi az bilinen sahil kasabaları ile Pamukkale ve Afyon gibi termal turizm bölgeleri, Avrupalı turistler için cazip alternatifler oluşturabilir. Avrupa’daki turistlerin büyük bir kısmı tarihi ve kültürel mirasa ilgi duyan gezginlerden oluşmaktadır; bu nedenle Türkiye, bu alanda kendini daha fazla tanıtma fırsatına sahiptir. Roma, Bizans, Osmanlı ve Selçuklu mirası, Avrupalı turistler için oldukça ilgi çekici olabilir. Efes, Bergama, Göbeklitepe ve Nemrut Dağı gibi UNESCO Dünya Mirası alanları, Avrupa’daki turist yoğunluğuna karşılık daha sakin ve etkileyici alternatifler sunmaktadır.”