Rüzgar Enerjisi ve Türkiye’nin Geleceği
Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Başkanı İbrahim Erden, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefleri doğrultusunda rüzgar enerjisinin daha fazla önceliklendirilmesi gerektiğini vurguladı. Ülkemizin rüzgar enerjisi potansiyeli açısından Avrupa’da önemli bir konumda olduğunu belirten Erden, 2024 itibarıyla kurulu rüzgar enerjisi kapasitesinin 13 gigavata ulaşacağını hatırlattı. Bu durum, Türkiye’nin yenilenebilir enerji hedeflerine önemli bir katkı sağlamakta.
Rüzgar enerjisi kapasitesinin daha da artırılması için lisanslama süreçlerinin hızlandırılması, yerli üretim kapasitesinin güçlendirilmesi ve enerji depolama teknolojilerine yapılacak yatırımların kritik adımlar olacağını ifade eden İbrahim Erden, ayrıca yeni yatırımları teşvik eden daha uzun vadeli ve sabit fiyatlı devlet destekli alım garantilerinin sağlanması gerektiğinin altını çizdi.
Sürdürülebilir Enerji Politikaları
Erden, “Rüzgar enerjisi, Türkiye’nin sürdürülebilir enerji politikalarının önemli bir parçasıdır. Ancak sektörde daha fazla gelişme sağlanması için yatırımcıların ve sanayicilerin desteklenmesi, bürokratik süreçlerin hızlandırılması ve enerji depolama gibi yeni teknolojilere öncelik verilmesi gerekmektedir. Türkiye, mevcut potansiyelini tam anlamıyla değerlendirebilir ise, rüzgar enerjisi üretiminde dünya liderlerinden biri olabilir. Deniz üstü rüzgar enerjisi (DRES) potansiyeli de daha fazla değerlendirilmeli ve Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) ihaleleri hızlandırılmalıdır” dedi.
Ekonomik Zorluklar ve Çözümler
Sanayicilerin yerli üretimi artırmak için yüksek maliyetler, teknolojiye erişim ve yeterli iş gücü eksikliği gibi sorunlarla karşı karşıya kaldığını belirten TÜREB Başkanı Erden, son birkaç yıldır kurlardaki dengesizlik, yüksek enflasyon ve pazardaki Çin etkisinin sektör için zorluklar oluşturduğunu hatırlattı. Özellikle türbin, jeneratör ve kritik bileşenlerin yerli üretimi konusunda teknolojik bilgi birikimi eksikliği ve sermaye maliyetlerinin başlıca zorluklar arasında yer aldığını bildirdi.
Zorlukların aşılması için Ar-Ge yatırımlarının artırılması, üniversite-sanayi iş birliğinin güçlendirilmesi ve devletin teknoloji transferini teşvik edecek politikalar geliştirmesi gerektiğine dikkat çeken Erden, ayrıca yerli üreticilerin uluslararası pazarlara erişimini kolaylaştıracak ticaret anlaşmaları ve teşviklerin de sanayiciler için önemli adımlar olacağını vurguladı.
Teknoloji Transferinin Önemi
Rüzgar enerjisi alanında Türkiye’nin küresel rekabet gücünü artırabilmesi için akıllı şebeke teknolojileri, enerji depolama çözümleri ve yüksek verimlilik sağlayan deniz üstü rüzgar türbini yatırımlarının öncelikli olarak ele alınması gerektiğini belirten Erden; rüzgar türbinlerindeki kalıcı mıknatıs gibi kritik bileşenlerin yerli üretimi ve bu alanda teknoloji transferinin rekabet gücünü artıracağını ifade etti. Ayrıca, dijitalleşme, bakım ve yapay zeka tabanlı enerji yönetim sistemleri yatırımlarının Türkiye’yi globalde daha rekabetçi hale getireceğini vurguladı.
Rüzgar enerjisi projelerinin en sürdürülebilir kaynaklardan biri olarak kabul edildiğini ancak doğa koruma alanları ve kuş göç yolları üzerindeki etkiler gibi çevresel endişelere yol açtığını da belirten Erden, şunları kaydetti: “Bu projelerde Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreçleri titizlikle yürütülmektedir. Projeler, biyolojik çeşitliliği koruma, gürültü kirliliği ve estetik konularda uluslararası standartlara uygun olarak tasarlanmaktadır. Türkiye’de bu süreçlerin daha da iyileştirilmesi ve yerel halkın projelere dahil edilmesi, çevresel etkilerin en aza indirilmesi için önemli adımlar olacaktır.”
2035 Hedefleri ve Yenilenebilir Enerji
İklim değişikliğiyle mücadelede yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılması kritik bir önem taşımaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, geçtiğimiz günlerde 2022 yılındaki Ulusal Enerji Planı’na göre 2035’e kadar toplam 83 gigavat olması hedeflenen yenilenebilir enerji kapasitesinin yüzde 45 artışla güneş, karasal rüzgar ve deniz üstü rüzgar toplamında 120 gigavata çıkarılacağını açıkladı. Ayrıca, ‘Süper İzin’ prosedürü çıkarılarak rüzgar enerjisi santrali (RES) izin sürelerinin 1.5 ile 2 yıl ile sınırlandırılacağı belirtildi.
Ülkemizde 2’si Sivas, 2’si Kırklareli’nde ve 1’i Edirne’de olmak üzere 5 rüzgar projesinin hayata geçirileceği duyuruldu. Bu sahaların toplam kapasitesi bin 200 megavat olacak ve ilk RES projesi olarak devreye alınacaktır. 2035’e kadar her yıl 1 ile 1.5 gigavat Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) açıklanması öngörülmektedir.
Teşvikler ve Yatırımcılar için Öneriler
YEKA ihaleleri ve sabit fiyatlı alım garantilerinin, yatırımcılar için teşvik edici olduğunu ancak yetersiz kaldığını belirten TÜREB Başkanı İbrahim Erden, yatırımcıların uzun vadeli planlama yapabilmesi için devlet tarafından sağlanan teşviklerin sürekliliği ve öngörülebilirliğinin önemli olduğunu ifade etti. “Enerji depolama yatırımlarını teşvik eden yeni düzenlemeler, uzun vadeli finansman modelleri ve uluslararası yatırımcıları Türkiye’ye çekmek için yeni teşvik paketleri oluşturulmalıdır. Ayrıca deniz üstü rüzgar enerjisi yatırımlarını hızlandıracak özel teşviklerin hayata geçirilmesi beklenmektedir” dedi.
Türkiye’nin Ege ve Marmara bölgelerinin rüzgar enerjisi potansiyeli açısından avantajlı olduğunu belirten Erden, özellikle Çanakkale, Balıkesir, İzmir ve Muğla gibi bölgelerde rüzgar hızları ve coğrafi koşulların enerji üretimi için ideal olduğunu dikkat çekti. Ayrıca deniz üstü (offshore) rüzgar enerjisi projeleri için Marmara Denizi ve Karadeniz büyük bir potansiyele sahip. Ülkenin geniş kıyı şeridi ve yüksek rüzgar potansiyeli, enerji yatırımları açısından değerlendirilmesini elzem kılmaktadır.”