Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği (JESDER) Başkanı Ufuk Şentürk’ten Önemli Açıklamalar
Türkiye’nin zengin jeotermal enerji kaynakları potansiyelinin yalnızca %10’unun şu ana kadar değerlendirilmiş olması, ülkemiz açısından büyük bir fırsat olarak görülmektedir. Ufuk Şentürk, bu potansiyeli daha etkin kullanarak, gerek elektrik üretimi gerekse seracılık ve ısınma sektörlerinde önümüzdeki yıllarda 10 katına çıkarma imkanlarının bulunduğunu vurgulamaktadır. Türkiye’nin jeotermal enerjideki mevcut durumu ve geleceğe yönelik vizyonu hakkında detaylı açıklamalarda bulunan Şentürk, yenilenebilir enerji kaynakları arasında önemli bir yer tutan jeotermal enerjinin, hem ekonomiye hem de sürdürülebilir kalkınmaya büyük katkılar sağlayacağını ifade etmektedir.
Mevcut Durum ve Potansiyel Kaynaklar
Türkiye, jeotermal kaynaklar açısından dünya sıralamasında öncü ülkelerden biri konumundadır. 1735 megavatlık kurulu güce sahip olan ülkemizde, 65 santral faaliyette olup, yılda yaklaşık 11 gigavat elektrik üretimi gerçekleştirilmektedir. Bu rakamlar, ülkemiz toplam elektrik üretiminin yaklaşık %2’sine tekabül etmektedir. Ayrıca, Türkiye’de kullanılan toplam elektrik enerjisinin yaklaşık %4’ü jeotermal kaynaklar sayesinde sağlanmaktadır. Bu oranlar, jeotermal enerjinin potansiyelini gözler önüne sermekte ve daha fazla değerlendirilmesi gerektiğine işaret etmektedir.
Jeotermal Enerjinin Tarım ve Isıtma Sektöründeki Rolü
Jeotermal enerji, sadece elektrik üretiminde değil, aynı zamanda seracılık, konut ısıtması ve turizm sektöründe de önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye’de toplamda 7 bin hektar alan üzerinde jeotermal kaynaklı örtü altı sera kullanılmakta olup, 160 bin civarında konut jeotermal kaynaklı ısıtma sistemleriyle ısıtılmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sağladığı teşvikler sayesinde, jeotermal seracılık alanında hızlı bir gelişme yaşanmakta ve şu anda inşası devam eden Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sera Bölgesi ile birlikte, toplamda yaklaşık 28 bin dönümlük yeni sera alanı planlanmaktadır.
Geleceğe Yönelik Yatırım ve Gelişim Potansiyeli
Jeotermal enerji yatırımlarında yasal altyapı 2007 yılında yürürlüğe giren Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu ile sağlanmış ve bu sayede özel sektörün sektöre ilgisi artmıştır. Şentürk, “Mevcut potansiyelimizin %10’unu kullanmakla birlikte, gerek elektrik gerekse seracılık alanında bu oranın 10 katına çıkarılması mümkün. Bunun için altyapı ve teşviklerin geliştirilmesi gerekiyor” diyerek, sektördeki gelişme alanlarına dikkat çekmektedir.
Ekonomik ve Çevresel Fırsatlar
Jeotermal yatırımlarının maliyetlerinin diğer enerji kaynaklarına göre daha yüksek olmasına rağmen, devlet ve özel sektör tarafından sağlanan çeşitli teşvikler ile bu maliyetlerin azaltılması hedeflenmektedir. Şentürk, “İşte bu teşvikler sayesinde, özellikle Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sera Bölgeleri etrafında, toplamda 35-40 bin dönüm sera kurulabilir ve bu alanlarda yaklaşık 70-80 bin kişiye istihdam sağlanabilir” diyerek, yatırımın ekonomik ve sosyal faydalarını detaylandırmaktadır. Ayrıca, bu sera alanları sayesinde sağlıklı, doğal ve ilaçlanmamış ürünlerin pazara sunulması mümkün olacak, böylece sağlık ve kalite açısından önemli avantajlar sağlanacaktır.
Dünyanın En Büyük Lityum Üreticisi Olma Potansiyeli
Jeotermal enerji santrallerinde yaklaşık 1000 kuyunun açılmasıyla birlikte, sıcak suyun içeriğinde değerli maden ve minerallerin yüzeye çıktığını belirten Şentürk, “İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE), Afyon Kocatepe Üniversitesi ve Türk-Alman Enerji İşbirliği kapsamında yürütülen çalışmalarla, bu minerallerin ekonomik olarak elde edilmesine yönelik önemli adımlar atılıyor” açıklamasında bulunmaktadır. Özellikle, lityum, sezyum, seleniyum ve silisyum gibi nadir elementlerin bu kuyularda bulunduğu ve değerlendirilmekte olduğu belirtilmektedir.
Lityum ve Diğer Nadir Elementler Hakkında Yeni Gelişmeler
Almanya’daki benzer tesisleri ziyaret eden Şentürk, “Bu tesislerde, litre başına yaklaşık 100 ppm civarında lityum kaynağı bulunuyor. Ancak, onlar kuyuları delerek suyu çıkardıktan sonra, lityumu ayrıştırmak için büyük yatırımlar yapıyorlar. Biz ise, laboratuvar ortamında kendi kaynaklarımızdan ve düşük oranlarda (20 ppm civarında) lityumu elde etmeyi başardık. Bu, yatırım maliyetlerini önemli ölçüde azaltıyor” diyerek, Türkiye’nin bu alandaki potansiyelini ve avantajlarını vurgulamaktadır.
Şentürk son olarak, “Türkiye’nin sahip olduğu lityum kaynağı, şu anda dünyada çıkarılan toplam lityum miktarına eşit seviyede. 2024 yılında dünya genelinde çıkarılan lityum miktarı yaklaşık 36 bin ton iken, ülkemizde yıllık çıkarılabilir lityum miktarı 35 bin ton seviyesinde. Bu da, Türkiye’nin en büyük lityum üreticisi olma yolunda büyük bir fırsat taşıdığını gösteriyor. AR-GE çalışmaları devam ettikçe, ülkemizin bu alandaki payı artacak ve dünya pazarında önemli bir oyuncu haline gelecektir” diyerek, stratejik bir madde olan lityumun önemi ve ülke ekonomisine katkısı hakkında umut verici bilgiler sunmaktadır.