Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Irak televizyonu UTV’ye verdiği röportajda, Türkiye’nin Irak ile terörle mücadeledeki iş birliği ve beklentilerini açıkladı. Fidan, PKK’nın da bu mücadelede yer alması gerektiğini vurgulayarak, “PKK’nın hukuki olarak bir tehdit olarak tanımlanması noktasında atılmış bir adım var. Biz bunu memnuniyetle karşılıyoruz. Yapılan son çağrı sonrası umuyoruz, diliyoruz, istiyoruz ki bu çağrıya kulak verilir. Örgüt, liderinin talep ettiği gibi kongresini toplayarak kendini feshetme ve silahları bırakma kararı alır,” dedi.
Bakan Fidan, Türkiye-Irak ilişkilerinin gelişimi açısından geçen yıl 27 anlaşma imzalandığını belirtti. Türkiye ve Irak arasında ticari ve siyasi güvenliğe dayalı iş birliklerinin kurumsallaşmasının önemine dikkat çeken Fidan, “Karşılıklı güvenimizi artırarak, birbirimize destek vererek bu süreci inşallah daha da ileriye taşıyacağız,” ifadelerini kullandı.
Öncelikli Konular ve PKK’ya Yönelik Beklentiler
Bakan Fidan, Türkiye’nin Irak ile ilişkilerinde odaklandığı temel meseleler hakkında, çevresel sorunlardan arınmış ve kendi enerji kaynaklarını bağımsız bir şekilde kullanabilen bir Irak hedeflediklerini dile getirerek, “PKK Türkiye’yi tehdit eden bir terör örgütü. Türkiye’de PKK’nın etkinliği yok ama Irak’ta birçok bölgeyi, özellikle Sincar’ı işgal etmiş durumda. Irak hükümetinin PKK’ya karşı alacağı tedbirler, hem kendi güvenliği hem de bölgesel güvenlik açısından büyük önem taşıyor. Irak’ın mezhepler arası bir vekalet savaşına dönüşmesi, kimsenin menfaatine değil. Bu sorunun olgun bir şekilde aşılması ve Irak’ın istikrara kavuşması gerekiyor. Türkiye olarak niyetimiz, yapıcı bir politika ile Irak’ın kalkınmasını sağlamak ve sorunlarını aşmasına yardımcı olmaktır,” diye konuştu.
Silahlı Terör Tehdidine Karşı Durmak
Bakan Fidan, Irak hükümetinin terör örgütleriyle mücadeledeki rolüne değinerek, “Irak, DEAŞ’la nasıl mücadele ettiyse, biz PKK ile de aynı mücadelenin verilmesini bekliyoruz. Şu an geldiğimiz noktada, PKK’nın hukuki olarak bir tehdit olarak tanımlanması noktasında atılmış bir adım var. Biz bunu memnuniyetle karşılıyoruz. Umarım Irak’ın topraklarını işgal eden PKK’ya karşı Irak hükümeti, Irak vatanseverleri gerekli mücadeleyi verecektir. Nereden emir aldığı belli olmayan, birçok uluslararası örgütle iş birliği yapan bu terör örgütünün Irak topraklarından temizlenmesi gerekiyor. Nasıl DEAŞ temizlendiyse, Irak’ın evlatları da PKK’yı temizleyecektir,” şeklinde açıklamada bulundu.
Bir Iraklı sunucunun, “Öcalan’ın son çağrısı sonrasında terör örgütünün silah bırakmayacağı yönünde şüpheleriniz var mı?” sorusuna ise Fidan, “Yapılan son çağrı sonrası umuyoruz, diliyoruz, istiyoruz ki bu çağrıya kulak verilir ve örgüt, liderinin talep ettiği gibi kongresini toplayarak kendini feshetme ve silahları bırakma kararı alır. Bunu yaparsa, hem Irak’ta, hem Türkiye’de, hem Suriye’de, hem de bölge halkları büyük istifade eder. Bir terör unsuru kendisini başka bir yapıya dönüştürmüş olur. Ancak, silahlı terör tehdidi devam ettiği sürece kimse buna müsaade edemez. Benim inancım ve dileğim, umarım bu gerçekleşir. Olmazsa, şu ana kadar ne yapıldıysa bundan sonra o olacaktır ama ben yakın bir gelişme bekliyorum,” yanıtını verdi.
İsrail’in Provokasyon Politikası
Bakan Fidan, “İsrail, tabir-i caizse kaşıyor ve sınırları aşıyor. İsrail tarafından işgal edilen topraklar var. Bu kaşımalar devam edecek mi? İsrail bu toprakları uzun süre elinde tutabilir mi?” sorusuna şu şekilde cevap verdi:
“İsrail bu konuda niyet okumaları yapıyor. Yani, Suriye’de izlediği politika bir provokasyon politikası. Bu politika, kendi güvenliğine de hizmet etmiyor. Taktik düzeyde bazı şeyleri hallediyor olması, stratejik düzlemde kendisi için oluşturduğu daha büyük tehdidi değiştirmiyor. Böyle bir gerçeklik var, fakat şu an İsrail’deki zihin farklı bir şekilde çalışıyor. Aslında bölge ülkelerine yönelik tehdit oluşturmamaya yönelik politikası, İsrail’i de içeriyor. Eğer İsrail, kendisiyle ilgili bir güvenlik sorunu algılıyorsa, bir devletin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duymalı. Aksi takdirde, ‘Ben niyet okudum, belki 15 yıl sonra bunlar bana tehdit olurlar’ derse, o zaman bir başkası da gelir, aynı şeyi yapar. Dolayısıyla, bu durumu profesyonel bir şekilde halletmek gerekiyor. İsrail’in burada daha sorumlu davranması önemli. İşgal politikası, İsrail’in güvenliğine hizmet etmeyen bir politikadır ve ters tepecek bir yaklaşımdır. Suriye’yi daha da istikrarsızlaştırma yolunda bir politika izleniyor.”