Volkan DEMİRKUŞAK Amerika’nın farklı kökenli kültürel mozaiklerini yansıtan, ağırlıklı olarak Afrika kökenli Amerikalıların bulunduğu yemyeşil bir şehirle karşınızdayım. Bu şehir, enfes evler ve gösterişli malikanelerle dolu. Otomobil kültürü açısından da oldukça farklı izler barındırıyor; sokaklar, bolca Rivian ve Tesla araçlarıyla dolup taşıyor. Aynı zamanda, devasa Pick-up’larla da karşılaşmak mümkün. Sakin bir yaşam sunan bu şehir, adeta otomobil tutkunları için bir cennet gibi.
İkinci durağım ise, GTA oyununu takip edenlerin ve Miami Vice hayranlarının akıllarına kazınan Florida’nın Miami şehri. Burada elektrikli otomobil kullananlarla dalga geçme hâli oldukça yaygın. Hatta önemli bir markanın Florida yöneticisiyle yaptığım görüşmede, “Elektrikli araçları burada bedava satsak bile zorlanıyoruz; leasingdeki ön ödeme yok gibi” derken, bu duruma şaşırmadım. Daha önce, tamamen elektrikli araçlarla dolu olan yeşil şehir Los Angeles’tan gelmiştim ve buradaki atmosfer oldukça farklıydı.
Florida’da, ışıklı Suprolar, dev Pick-up’lar, F-150’ler ve Ferrari’lerin egzoz sesleri havada yankılanıyor. Neon ışıklarıyla süslenmiş otomobiller, burada kimseyi şaşırtmıyor. Güney bölgesine doğru indikçe, ortamın ısındığını, seslerin ve Latin müziklerinin arttığını hissediyorum; kuzeye doğru ilerledikçe ise daha Amerikalı bir atmosferle karşılaşıyorum.
Biz de, Lexus RX500 ile oldukça havalı bir görünüm sergiliyorduk. Amerika’da Lexus’un her yerde olduğunu gözlemlemek hiç de zor değil. Özellikle yeni tasarımı, dikkatleri üzerine çekiyor. Gözlemlerime göre, Amerika’da hala geleneksel olarak büyük araç kullanımı oldukça yaygın. Küçük araçların sayısı neredeyse yok denecek kadar az. Kim bilir, bu ülkede kim küçük bir araba kullanmak ister ki? Bu da ayrı bir soru işareti.
Amerika, bambaşka bir dünya; farklı hayatlar ve yaşam tarzlarıyla dolu. Bu arada, belki merak ediyorsunuzdur, burada hiç Çinli yoktu. Bakalım, bir sonraki gelişimde bu ülkede neler değişecek? Zaman, her şeyi gösterecek.